16 Ocak 2018 Salı

Hep seni hatırlatır, yağmurlu günler bana,
Bir şey olacağı yok ama insan, insan bekliyor işte; her yere çarptığında

12 Ocak 2018 Cuma

İyisin iyi...

Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, düşlerimiz ancak ve ancak onlara inanacak kadar güçlüysek gerçektir!

Güzel giden şeylerde var. Bugün oldukça başarılı bir yükseklisans sunumu sonrasında emeğin verdiği sevindirici bir zaman aralığından sonra yazmak bunu buraya oldukça keyifli. İşte! Gülümsemek!

En son ne demiştim, zamana kafayı takmış olduğum bir günden söz etmiştim. Zaman geçiyor ya sen, geçip gidiyor musun? Arkana bakmadan... 

Dörtgen bir masanın loş ışıklı bir mekanın ortasına oturmuş içiyorum. Sanki bir bozkırın tam ortasındayım. Uğultu ve boşluk. Yok saydık birbirimizi, dur diyemem ki... Yıpranmış sözler gibi sus olamam ki, boş bir kağıda döküyorum, çiziyorum bizi. Tam "Cuma" günü etraf kalabalık... Yıllanmaya çektirirken insanlar fotoğraflarını, geçmişte bıraktığım fotoğrafları hatırlatıyor bana... Biraz daha yaşça büyüdük, kayda girmeyen kelimeler eşliğinde... Ama, sağlam kalmaya çalışarak, umut ve hayalleri eksik etmeden...

İyi akşamlar, içinde melek barındıran sayın dinleyen!

İki kez söylenen her şey gibi iyisin iyisin. İyi ol, iyiyim, bazen yoruluyorum, başım dönmüyor sadece...


Zaman her daim, kendi işini kendi görür! 

8 Ocak 2018 Pazartesi

Momento Reale

Aynı anda aynı şeyleri düşlemek zamanın göreceliğini bozar mı?

Giderken başka bir hikaye bırakmıştı zaman. Kanı akıtılmamış faşizmdir sevmek! Bir gün hayli göreceli bir zaman diliminde, yürürken yolda ya da bir parkın çimleri üzerinde, saate bakmadıkça anlayamayız vakit ne çok geçmiş, severken...

Zaman, Tanrı sustukça hükmünü sürmeye devam edecek! 

Ağzımı nefes vermek için dayadığım camın buğusunun ötesinde şehir sisli...

Sevdim! Belki varoluşun; kapladığın yerin, memurların tuttuğu bir evrak dosyasında ismin, hastanede bir akşam üstü kayıt altına alınan sancılı bir annenin gülümseyen yüzü olman, kimi defterlerde anı adına bir kaç sayfa yer alman, başka ellere teslim etmekten korkmam, içindi zamanda var olman.

Milattan sonra 2018'de bir yerde olman. Nesnenin özneyi fethetmesi. Ve hiçbir nesne bir diğerinin baktığı yerde, ötekinin gözünde nerede. Yarısında kaldığımız roman gibiydi hayatımız; bir yerde devam ediyor, zamanlarımız farklı ama şimdilik nasıl olduğuna dair hiç bir fikrimiz yok... 

2 Ocak 2018 Salı

Bir Ocak Gecesi

Her rakı masası henüz yazılmamış bir şiiri bekletir. 

Her rakı masası çekingen bir şairi büyütür adeta.

Biliyorum, dermansız bir hastalıktan bahsediyorum. Artık sevdiğimiz şarkıları yalnız dinleyeceğimizi anlıyorum. 

Eli kulağındadır; havanın kızıllığıdır bembeyaz tüy tüy kar yağdıran. Asfalt kaldırımlarda seyrelir, sonra topuk sesi. Kimi perdenin ardına gizler kederini, kartpostallara konu olan beyazın içinde göremediği masumiyetini...

Kahve fincanlarında, rakı sofrasında, Kuğulu Parkta bir bankta ya da Bahçelievlerde bir köşede yakalar güzelliğini zamanın biri. Zamanında ağlamışlığı var. Sessizliğini dindirdiğinde gövdende, hafif bir sıcaklık, bir şarkı duyarsın. Isınırsın iyiden iyiye. Kimdi bıraktığın geride. Kaçıncı kadehti bardaktaki rakın. Kimdi nefes almaksızın anlattığın. Kim... 

Dışarda soğuk bir hava, kaldırım boyu yürüyen insanlar... Düşünüp düşünüp yapamadığın bir şey varken, yaşadığın güzel anlara kadeh tokuşturman? Korkma bırak açık konuşalım.

Bütün öpüşlerime duyarlı dudakların suskun. Binlerce kahkahayı kelimelerle yoğuran yüzün sessiz. Kalbin bir ağlamak tutturmuş. Yanakların sırılsıklam, gözlerin suçsuz. Bütün şiirler sana odaklı, adı henüz bilinmeyen şairlerin kaleminden tütenler dahil. Yaşamak içgüdüsüyle bu kaçıncı aldatışın... Gidersin acele etme!

Bu kışta biter merak etme! Azala azala üzülürsün. Sonra üzüntümüz azalır. Azalmamızda. Bir yanımız eksilirken diğer yanımız tamamlar, umutlan. Sıcaklığı ilkbahar telaşı olan bir yağmur dökülür buluttan, sen anarsın parmak uçlarını gezdirdiğin bedeni, boşluk bu kez! Ben seni anarım, sessiz bir sayfada dökülen son şiirimde. Dudaklarına vurulan pranga ağır gelir. Başkalarını da sevebiliriz diye avutursun kendini, başkasına benzemeyen bir başkasıyla kıskanırız görürsek birbirimizi. Sakın görmeyelim, yabancılaşır köklerimiz, tüm bildiklerimiz.

Kırık bir kadeh, boş bir şişe, paslı bir kolye ya da kanayan bir kalp kalır, yalnızlığa. Devamı yok! Bir ocak gecesinde için yanar, susayıp uyandığında anarsan beni...

Ben unutmadım, unutamam seni!

Kafkaesque

Dün gece masumiyeti gerçeklikten silinmiş. Flu, ağır aksak rutin fizik kurallarını reddediyordu bünyem. “ İyi değilim ” diyordum sürekli, ...